HERKESE SELAMLAR - Sinop Tarihi
  ANA SAYFA
  E DEVLET REHBERi
  ASTORONOMi
  CANLI TV VE RADYO
  DiN VE iNANCLAR
  OTOMOBiL
  SAGLIK
  HUKUK
  SiNOP
  => Sinop Tarihi
  => Gezilen Yerler
  => Oteller
  => Sinop Cezaevi
  => Sinop Resim
  SAYAC
  FORUM
  RESMi GAZETE

Mitolojik Çağ

Sinop Anadolu'nun en kuzeyinde, Boztepe Yarımadası'nın kıstağında kurulmuş bir şehirdir. İki doğal limana sahip olması ona, tarih boyunca deniz ticaretinde önemli bir ayrıcalık sağlamıştır. Bu durum, Prehistorik çağlardan itibaren topraklarında değişik kültürlerin yerleşip iz bırakmasına vesile olmuştur. Son yıllardaki araştırmalar şehrin tarih öncesini önemli ölçüde aydınlatmıştır.

1990' lı yılların ortasından itibaren Amerikalı bir ekip tarafından yürütülen yüzey araştırmalarında, İnceburun mevkiinde kesici taş aletleri ilk belirlemelerine göre Sinop ve çevresindeki ilk yerleşim izlerini üst Paleotilik çağa (M.Ö 60000-8000)kadar taşımaktadır. Yine Amerikalı ekip tarafından Sualtında yürütülen Arkeolojik çalışmalarda Sinop açıklarında yaklaşık 100m. derinlikte M.Ö 7000 yıllarına ait yerleşim izine rastlanmıştır. Müze Müdürlüğü' nün 1987-1990 yılları arasında yapmış olduğu yüzey araştırması Sinop'un tarih öncesi bilinmeyen yönlerini önemli ölçüde aydınlatmıştır. Bu araştırma sırasında aşağı-yukarı tamamı Prehistorik Çağa ait 45 adet yerleşim (höyük) tespit edilmiştir. Araştırma sırasında tespit edilen yerleşimler en erken Kalkolitik Çağa (M.Ö.5500-3000) tarihlenmektedir. Kalkolitik Çağa ait önemli yerleşimler, ÇİMBEKTEPE (Lala Tavukçuoğlu köyü) , İLYA YERİ (Lala Altınoğlu) , ÇİMDİLLİ TEPE (Dizdaroğlu Köyü) , KABALI HÖYÜK (Bıyıklı Köyü) , KADI MEZARI (Gerze-Hıdırlı Köyü) ' dır. Yapılan araştırma , Sinop yöresinde ilk Tunç Çağda (M.Ö. 3000-2500) yoğun bir iskan olduğuna işaret etmektedir. Sahildeki yerleşimler ilk Tunç Çağı sonunda büyük bir yangınla terk edilmiştir. Sadece Gerze Köşk Höyük , Tıngıroğlu Höyük , Emiryayla Maltepe , Yaykın Karakumrutepe ve Sarımsak Maltepe Höyük ' te , Orta Tunç Çağda ' da ( M.Ö. 2500-2000 ) iskanın devam ettiği görülmektedir. Bölge için Tunç Çağı sonrası uzun bir dönem karanlık kalmaktadır. Sinop şehir merkezinde iki ayrı yerde M.Ö. 3000 yerleşimine rastlanılmıştır. Bugüne kadar yapılan kazı ve araştırmalarda sahil kesiminde ( Gerze Köşk Höyük hariç ) Hitit dönemini belgeleyecek bir buluntuya rastlanmamıştır. İç kesim dağlık bölgedeki yerleşimlerde kısmen rastlanabilmektedir. Hitit metinlerinde adı geçen Kaşgaların Sinop ' la ilgilerini gösteren Arkeolojik bir buluntuya da henüz rastlanmış değildir. M.Ö. 18 yy ile M.Ö. 8 yy arası bölge için karanlık bir dönemdir. Bu dönemi aydınlatacak Arkeolojik belgeler henüz bulunamamıştır

MİLLİ MÜCADELE VE CUMHURİYET DÖNEMİ

I. Dünya Savaşından sonra Ülkemizin dört tarafından işgali ve azınlıkların zararlı çalışmalarından Sinop'da nasibini almıştır. Bağımsız bir Rum Pontus Devleti kurmaya amaçlayan ayrılıkçı çeteler, zaman zaman Sinop yörelerine de sarkıyordu. Üçüncü Ordu Müfettişliğine ve Milli Mücadeleyi başlatma görevine atanan M. Kemal, 18 Mayıs 1919 günü Sinop Limanı'na uğramış, Sinop Askerlik Şubesi Başkanı'nı gemiye çağırıp gerekli emirleri vermiş ve kara yolunun uygun olmadığını öğrenip, hiç gemiden inmeden, Samsun'a hareket etmiştir. Eylül 1919'da şehirdeki küçük Ingiliz birliği, Sinop Mutasarrıfı Mazhar Tevfik Bey'i tutuklamak ve hükümet konağına Ingiliz Bayrağı asmak istemişse de, halkın sert tepkisi üzerine bundan vazgeçmek zorunda kalmışlardır. Sinop ve yöresindeki Milli Cemiyetler'in (Müdafaa-i Hukuk) teşkilatlanması Mazhar Tevfik Bey'in gayretiyle hızla gelişti. Sivas Kongresinde alınan karar gereğince, Sinop ve nahiyelerinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin birçok şubesi açıldı, son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ında Sinop'u Rıza Nur Bey ve Miralay Zeki Bey temsil etmişlerdir. Sinop İstiklâl Savaşı'na da bütün gücüyle katılmıştır. Sinop Sancağı'nın Ayancık-Boyabat ve Merkez İlçeleri İstiklâl Harbi'nde en çok şehit veren bölgelerden kabul edilir. 23 Nisan 1920'de toplanan ilk TBMM'ne Sinop adına Şerif (ARKAN) Bey, Abdullah (KARABİNA) Bey, Hakkı Hami (ULUKAN) Bey, Rıza Namık (URAS) Bey, Şevket (PEKER) Bey ve Rıza Nur Bey milletvekili olarak görev yapmışlardır. Meclisin ilk başkanlığını da en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Mebusu Şerif Bey yürütmüştür. Cumhuriyet'in ilanından sonra yapılan yeni idari düzenlemede sancakların kaldırılmasıyla, daha önce Kastamonu'ya bağlı Sancak olan Sinop vilayet haline gelmiştir. Şehir yeterli derecede olmasa da Cumhuriyet döneminde de bir gelişme göstermiştir. Cumhuriyet dönemi Sinop tarihinin en önemli olaylarından biri de Cumhurbaşkanı M. Kemal ATATÜRK'ün 15 Eylül 1928'de şehre gelmeleri ve harf inkılâbıyla ilgili ilk işareti ve dersi burada vermeleridir

 

TARİHİ ÖRNEKLER

Alaadin Camii

 

Bir Selçuklu eseri olan Alaaddin camii, Sinop'un fethinden hemen sonra 1214 yılında yaptırılmıştır.Rumların Sinop'a yaptıkları saldırılarda büyük bir kısmı zarar gören camii 1268 yılında Süleyman Pervane tarafından tekrar onarılmıştır .Daha sonra Candaroğullarından Celalettin Beyazıt ve  İsfendiyar Bey, Osmanlı çağında Tufan Paşa tarafından tamir ettirilmiştir . Zamanında Türk taş oymacılığının bir şaheseri olan minberi ne yazıkki büyük kubbenin çökmesi ile kırılmıştır. Sinop'a gelen Evliya ÇELEBİ Seyahatname isimli eserinde bu camii den bahsetmiş ve dünyada bir eşinin daha olmadığını yazmıştır.

Camii içinde isfandiyar oğullarının çeşitli türbeleri vardır. Camii şu anda ibadet e açıktır..

Sinop Müzesi

   

Sinop'ta eserleri toplıyarak bir müze düvesi teşkil etme fikri erken uyanmıştır 1921 yılında tarihi eserler toplanarak zamanın orta okulu olan mektebi idadi de toplanmıştır bundan sora çeşitli çalışmalar yapılmış ve resmi olarak 1941 Yılında Alaadin Medresesinde cumhuriyet bayramında ziyarete açılmıştır bundan sonra mekanın uygunsuz ve alan açısından yetersizliği nedeni ile 29 Ekim 1970 de vali konağı arkasına yapılan binaya taşınılmıştır

Müze binası

Galeri bölümü : Bu bölümde Prehistorik çağ pişmiş toprak Sikke koleksiyonu ve deniz fosilli amphoralar tehşir edilmektedir

1. Salon : Bu salonda anadoluda ilk devlet olan Hititlere ait eseler frig dönemi roma ve bizans çağlarına ait eserler vardır

2. Salon : Müzenin ikinci salonunda bölgenin etnografik eserleri ile giyim kuşam işleme örnekleri ateşli silahlar kılıçlar çini ve porselenler vardır

İkinci Kat : Bu bölümde kula ve gördes halı örnekleri çatmalar el yazması levha ve kuranlar fildişi kakmalı rahleler ve en önemlisi Bizans dönemine ait İkon koleksiyonudur . İsa Meryem mekekler azizler ile ilgili altın yaldız ve boya ile yapılan 27 adet ikon vardır

Sinop Müzesi türkiyenin en önemli müzelerinden biridir İkon zenginliği inanılmaz boyuttadır

Seyyid Bilal Türbesi

Selçuklular zamanında yapılan türbenin kime ait olduğu kesin bilinmemektedir. Halk arasında türbenin Seyid Bilal'e ait oldugu sanılmaktadır Bir makam türbesi olması ihtimali olan yapı sonradan Çaça türklerinden Tayboğa tarafından tamir edilmiştir. İçinde Seyid Bilal 'a adfedilen sanduka ile Tayboğa ve ailesine ait sandukalar vardır...

Efsaneye göre Seyid Bilal Hazretleri orduları ile sawaşırken birt asker başını kemiştir Seyid Bilal başını kolunun arasına alarak türbenin olduğu yere kadar gelmiştir burayada onun camii si yapılmıştır. Bunu öğrenen asker beni böyle birini nasıl öldürdüm diyerek kendini öldürmüş ve öldürmeden önce beni camii nin önüne gömün herkez üzerinden geçsin demiştir..

Tabii adamı nereye gömdüler tam bir bilgimiz yok

KaleleR

Ünlü gezgin Evliya Çelebi H. 1050 yılındı yaptığı İstanbul kenti kalesi ve camiilerine ait gözlemini şöyle yazıyor... Kale düz bir yere kurulmuş olup ili tarafını dalgalar döver Kale dikdörtgen şeklindedir Ama Boztepe burnundan bakınca gemi şeklinde görünür Günümüzde ihtişamını koruyan Sinop kalesi görülmeye değerdir

Kaleler eskiden şehrin bütün etrafını kapatırmış kapılan geceleri kapanır ve dışarda kalan dışarda içerde kalan içerde kalırmış. Günümüzde kaleler sawaşlar ve denizin etkisi ile yıkılmış durumda fakat iç deniz civarındaki ve cezaevi bölümü halan eskisi gibi ayakta canavar gibi durmaktadır

Tarihte bir çok olaylara sahne olan Sinop Kalesi bu gün eski itişamı ile Sinop'u kucaklamaktadır. Burç ve beden duvarları üzerlerindeki Selçuklu Kitabeleri ise Türk Tarihi için birer Tapu Senedidir.

Bugün 12 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol